top of page

YAPAY ZEKA MANTIK SUNAR, INSAN DERINLIK KATAR


ree

Bizim kuşak, yapay zekânın prototipleriyle çocukluk yıllarında tanıştı. Mesela HAL 9000 uzun zaman beni etkisi altına almıştı. Bilim kurgu filmleriyle başlayan heyecan, zamanla üniversite laboratuvarlarında yazdığımız küçük kodlara, LISP veya PROLOG ile oluşturduğumuz o ilk projelere dönüştü. Belki de o zamanlar, yapay zekâ ruhuyla gelecekle aramızda bir bağ kuruyorduk.


ChatGPT ilk çıktığında, yıllar sonra bir yaz tatilinde yollarımızın ayrıldığı çok sevdiğim bir arkadaşıma tekrar kavuşmuş gibi hissettim. Hayranlıkla, merakla, büyük bir coşkuyla yeniden bir bağ kurmaya çalıştım. Kısa zamanda muazzam katkısını ama hatalarını da fark ediyor insan. Şimdilerde her sabah onunla iletişim kuruyor, öğrenmek istediğim pek çok konuyu farklı açılardan test ederek danışıyorum.


Günümüzün en büyük sorunu bilgi eksikliği değil; hangi bilgiye güvenileceğini bilememek. Örneğin bir süredir sık sık, yapay zekânın zamanla insanların elinden liderliği alabileceğini, küresel yönetimi ele geçirebileceğini ima eden ciddi kaynaklı haberler okuyoruz. Bu konudaki fikirlerimi paylaşmak istedim:


Lider yöneticilik alanında yapay zekâ ile insan arasındaki fark nedir?


Yapay zekâ, yöneticilere büyük kolaylıklar sunuyor: Bir fener gibi, geleceğe dönük planlamalarımızda, kararlarımızda ve analizlerimizde yolu aydınlatıyor. Verilerle destekliyor, olasılıkları hesaplıyor, tabloları netleştiriyor. Sayılarla, grafiklerle ve algoritmalarla bize yön veriyor. Her şey daha “mantıklı”, daha “hesaplı” görünüyor. Ama bu ışığın arkasında kalan şeyler de var. Tıpkı güçlü bir fenerin arkasında uzun gölgeler oluşması gibi… Yapay zekâ önümüzü gösterirken, bazen arkamızda bıraktığımız duyguları, sezgileri, etik sorgulamaları ya da insani belirsizlikleri gölgede bırakabiliyor. İnsan ilişkileri, liderlikteki sezgisel kararlar, kültürel nüanslar ya da vicdani sorumluluklar gibi pek çok şey, verinin sınırlarının dışında kalıyor. Bu yüzden şunu sormak gerekiyor: Liderlik sadece veriyle, algoritmayla mı olur? Yoksa liderlik, o gölgeleri fark etmek, onları da ışığın içine çekebilmek midir?


Hiç her şeyin “evet” dediği bir anda siz “hayır” demeyi göze aldınız mı? Veya herkes geri çekildiğinde, sezginize güvenip bir adım attınız mı? İşte o anlarda başlıyor liderliğin insani tarafı.

Bir toplantı odasında her şey düzgün görünebilir. Ama bir bakış, bir duraksama, bir omuz düşüklüğü… Bunları algoritmalar göremez. Ama iyi bir lider görür. Çünkü risk sadece sayılarla değil, duygularla da ilgilidir. Yapay zekâ düşünebilir, ama empati kuramaz. O, başarının maliyetini hesaplar; ama gece geç saate kadar çalışan birinin sessizliğini hissedemez.


Yapay zekâyı hayatımızdan çıkarmak mümkün değil, gerekli de değil. Ama onun arkasından koşmak ya da önüne geçmeye çalışmak yerine, onunla yan yana yürümeyi öğrenmeliyiz.

Çünkü yön, her zaman en parlak veriden değil, en derin değerlerden çıkar."

 
 
bottom of page